Kalkan'ın Tarihi

5/19/20259 min oku

people on beach during daytime
people on beach during daytime

Kalkan, antik dönemlerde Kalamaki olarak bilinir ve Kaş’a 28 kilometre uzaklıktaki Yunan adası Meis’ten (Yunanca adıyla Castellorizo) gelen tüccarlar tarafından yaklaşık 150-200 yıl önce kurulduğu düşünülmektedir.

Bu tüccarların başarısı, özellikle Rodos’tan olmak üzere hem Türk hem de Rum kökenli diğer yerleşimcileri de bölgeye çekmiştir. O dönemde herkes Osmanlı İmparatorluğu’nun tebaasıydı.

Meis'ten gelen yerleşimcilerin etkisi, Kalkan ile Meis arasındaki mimari benzerlikte açıkça görülmektedir. Fethiye ile Kaş arasında barınmaya elverişli tek limanın burada bulunması da köyün gelişimini teşvik etmiştir.

Eski şehir bölgesinde bugün iki cami vardır. Bunlardan biri, Akin Pansıyon’un karşısında yer alır ve aslında Rum Ortodoks kilisesi olarak inşa edilmiştir. Hâlâ çatısında küçük bir haç görmek mümkündür.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, yaklaşık 500 yıl boyunca Türkler ve Rumlar Kalkan’da birlikte yaşamışlardır. Bugün hâlâ Türk ve Yunan kültürü, mutfağı ve yaşam tarzı arasında pek çok benzerlik görebilirsiniz.

Kalkan halkının başlıca geçim kaynağı ticaretti. Ürünler, yaylalardan ve verimli Patara ovasından develerle köye getirilir, küçük teknelerle büyük gemilere yüklenerek buradan Suriye, Lübnan, Mısır, Kıbrıs ve Rodos gibi Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı bölgelere taşınırdı.

20.yüzyılın başlarında, Kalkan oldukça zengin bir liman kenti görünümündeydi. 17 restoran, bir kuyumcu ve birkaç terzi bulunuyordu. Bugün konut olarak kullanılan gümrük binası da o dönemden kalmadır. Kömür, ipek, pamuk, zeytinyağı, tahıl, susam (yaz aylarında Bezirgan Köyü'ne yapılacak bir gezi susam tarlalarını gözler önüne serer), üzüm ve kereste gibi sektörler de oldukça canlıydı.

Değişim, 1920’li yılların başında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Türk-Yunan nüfus mübadelesiyle başladı. Kalkan ve Türkiye’nin diğer bölgelerinde yaşayan Rumlar Yunanistan, Yunan adaları ve Avustralya’ya göç etti; Yunanistan’da ve adalarda yaşayan Türkler ise Türkiye’ye döndü.

Tüm güney kıyı kasabalarını birbirine bağlayan ilk sahil yolu 1960’ların başında açıldı. Bu dönemde birçok kişi iş kurmak için Antalya ve Fethiye gibi büyük şehirlere göç etti.

Kalkan’ın yeniden canlanması, 1960’ların sonlarında zengin yat sahiplerinin ziyaretleriyle başladı. 1984 yılında Kalkan ile Fethiye arasındaki yolun asfaltlanması ise turizmin gelişmesine büyük katkı sağladı ve Kalkan’ın kaderini değiştirdi.

Ve şimdi… Kalkan, Teke Yarımadası’nın ya da antik adıyla Likya'nın kalbinde yer alan, büyüleyici ve etkileyici bir Akdeniz kasabasıdır.

Eğer begonvillerle kaplı, ahşap balkonlu eski evlerin bulunduğu ve muhteşem bir körfeze bakan bir kasabada kalmak isterseniz, Kalkan tam size göre.

Kalkan, arnavut kaldırımlı sokakları, ahşap balkonları, butik dükkanları ve muhteşem manzaralara sahip deniz kenarı restoran ve barlarıyla keyifli bir karmaşa sunar. Bu restoranların bazıları çatı katında yer alır ve Kalkan Körfezi ile zarif limana panoramik bir bakış sunar.

Kalkan, zamanın neredeyse durduğu, sadece rahatlayıp günlerin tadını çıkarmanın yeterli olduğu türden bir tatil beldesidir. Ancak çevreyi keşfetmek isteyenler için de harika bir başlangıç noktasıdır çünkü Kalkan, Likya'nın tam merkezindedir. Tlos, Xanthos, Kekova & Simena, Pınara, Patara, Arykanda ve daha birçok tarihi alan için turlar organize etmekte size memnuniyetle yardımcı oluruz.

Türkiye’nin en güzel plajları olan Kaputaş ve Patara’ya da buradan kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Patara, yaklaşık 20 dakikalık mesafede ve 17 km boyunca uzanan harika bir kumsaldır. Kaputaş ise yaklaşık 15 dakikalık sürüş mesafesinde küçük ama etkileyici bir kumsaldır. Kalkan’ın kendi küçük çakıl plajı da limanın hemen yanındadır.

Kalkan özel bir yerdir çünkü genelde insanlar bir tatil beldesine yalnızca bir kez gider ama Kalkan’a gelenler tekrar tekrar gelmekten kendilerini alamaz. Bu kasabanın çarpıcı güzelliği, Türk halkının sıcaklığı ve misafirperverliğiyle daha da anlam kazanır. Misafirperverlik burada bir yaşam biçimidir.

KALKAN VE ÇEVRESİNDE GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER

Kaputaş Plajı

Kalkan-Kaş yolu üzerinde yer alan Kaputaş, turkuaz rengi deniziyle meşhurdur. Kanyon ağzı plajıdır, yani dağların arasından çıkan yer altı sularıyla beslenir. Plaja ulaşmak için, D400 karayolu üzerinde seyahat ederken, plajı işaret eden tabelaları takip etmek yeterlidir. Plajın girişinde yaklaşık 170 basamaklı bir merdiven bulunmaktadır. Merdivenlerden aşağı inerken karşınıza çıkan manzara, bölgenin en çok fotoğraflanan karelerinden biridir. Kaputaş Plajı, Lures Hotel’e yaklaşık 8 kilometre uzaklıktadır. Bu mesafe, araçla ortalama 10 ila 15 dakika süren bir yolculukla kat edilebilir.

Patara Antik Kenti & Patara Plajı

Likya’nın en büyük ve en önemli şehirlerinden biridir. Patara, aynı zamanda Noel Baba olarak bilinen Aziz Nikolaos’un doğum yeridir. Antik tiyatro, meclis binası ve Roma yolu hâlâ görülebilir. Hemen yanında yer alan 12 km uzunluğundaki Patara Plajı, incecik kumları ve gün batımıyla ünlüdür. Patara Antik Kenti ve Patara Plajı, Lures Hotel’e yaklaşık 15 ila 17 kilometre mesafededir. Bu mesafe, aracınızla ortalama 20–25 dakikalık bir yolculukla kat edilebilir.

Kekova & Batık Şehir (Günübirlik Tekne Turu ile)

Kekova, Antalya'nın Demre ilçesi açıklarında yer alan, tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü bir bölgedir. Antik Likya uygarlığına ait Dolichiste (Dolikisthe) kenti, M.S. 2. yüzyılda meydana gelen depremler sonucu kısmen sular altında kalmış ve bu nedenle bölge "Batık Şehir" olarak anılmaktadır. Bizans döneminde yeniden inşa edilen kent, Arap akınları nedeniyle terk edilmiştir. Kekova bölgesi, 1990 yılında özel çevre koruma alanı ilan edilmiştir. Bölgede yüzme ve dalış gibi faaliyetler, Batık Şehir'in bulunduğu alan dışında serbesttir. Kekova'ya ulaşım, Kaş veya Demre'den kalkan tekne turlarıyla sağlanmaktadır. Bölge, tarihi kalıntıları ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunmaktadır.

Meis Adası (Megisti/Kastellorizo)

Meis Adası, Yunanistan'a bağlı On İki Ada (Dodekanesos) grubunun en doğusunda yer alan küçük bir Akdeniz adasıdır. Türkçede "Kızılhisar" olarak da bilinen ada, Türkiye'nin Antalya iline bağlı Kaş ilçesinin sadece 2,1 kilometre güneyinde bulunur. Resmi adı Yunanca "Megisti" (Μεγίστη) olan Meis, "en büyük" anlamına gelir. Bu isim, adanın çevresindeki küçük adacıklar arasında en büyüğü olmasından kaynaklanır. Adanın diğer adı olan "Kastellorizo" ise, İtalyanca "Castello Rosso" (Kızıl Kale) ifadesinden türemiştir ve adadaki kızıl renkli kayalardan esinlenilmiştir. Meis Adası'nın tek yerleşim yeri, adanın doğu kıyısında bulunan Kastellorizo (Megisti) kasabasıdır. Bu kasaba, pastel renkli Rum mimarisiyle dikkat çeker ve liman çevresinde konumlanmıştır. Adada görülmeye değer yerler arasında, sadece deniz yoluyla ulaşılabilen ve suyun yansımasıyla mavi bir ışıkla aydınlanan Mavi Mağara (Blue Grotto) bulunmaktadır. Ayrıca, 18. yüzyıldan kalma Osmanlı Camii, günümüzde müze olarak hizmet vermektedir .Meis Adası'na ulaşım, Kaş'tan kalkan feribotlarla sağlanmaktadır ve yolculuk yaklaşık 20 dakika sürer.

Saklıkent Kanyonu

Türkiye’nin en uzun ikinci kanyonu olan Saklıkent, yaz sıcağında serinlemek için eşsiz bir yerdir. Buz gibi suların içinden yürüyerek keşfedilebilir. Kanyon yürüyüşü, suyla mücadele, küçük şelaleler ve doğal havuzlar ziyaretçileri bekliyor. Saklıkent Kanyon’u, Muğla'nın Seydikemer ilçesi sınırlarında yer almakta olup, Kalkan'dan günübirlik geziler için oldukça uygundur. Kanyon, Lures Hotel’e yaklaşık 39 kilometre uzaklıktadır. Bu mesafe, araçla ortalama 40 ila 45 dakika süren bir yolculukla kat edilebilir.

Xanthos Antik Kenti (UNESCO Dünya Mirası)

Likya’nın eski başkenti olan Xanthos, Kınık köyü yakınlarında yer alan antik bir kenttir. M.Ö. 8. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle Likya'nın en büyük idari merkezi olan Xanthos, 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir. Şehir, Persler ve Romalılar döneminde önemli olaylara sahne olmuş ve iki kez tamamen yok edilip yeniden inşa edilmiştir. Bugün, antik tiyatro, mezar anıtları ve yazıtlar gibi kalıntılarıyla ziyaretçilerine tarihî bir yolculuk sunmaktadır. Xantos Lures Hotel’e yaklaşık 19 kilometre mesafededir. Bu mesafe, araçla ortalama 25-30 dakika süren bir yolculukla kat edilebilir.

Letoon Antik Kenti

Letoon Antik Kenti, Muğla'nın Seydikemer ilçesine bağlı Kumluova Mahallesi'nde, Eşen Çayı'nın batı kıyısında yer alan antik bir kutsal alandır. M.Ö. 7. yüzyılda kurulduğu tahmin edilen Letoon, Likya Uygarlığı'nın dini merkezi olarak kabul edilir. Antik kentte, tanrıça Leto ile çocukları Apollon ve Artemis'e adanmış üç tapınak bulunmaktadır. Letoon, 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir. Antik kent, Xanthos Antik Kenti'ne yaklaşık 4 kilometre uzaklıktadır. Letoon Antik Kenti, Lures Hotel’e yaklaşık 19 kilometre uzaklıktadır. Bu mesafe, araçla ortalama 20 dakikada kat edilebilir.

Antiphellos Antik Kenti

Antiphellos, günümüz Kaş ilçesinin üzerine kurulu olduğu antik Likya kentidir. İlk olarak bir liman yerleşimi olarak ortaya çıkmış, zamanla Likya Birliği'nin önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir. "Phellos’un karşısı" anlamına gelen "Antiphellos", deniz ticareti sayesinde zenginleşmiştir. Antik kentten günümüze en iyi şekilde korunarak ulaşan yapı, muhteşem manzaraya sahip Antik Tiyatrodur. Deniz manzarasına karşı inşa edilmiş bu tiyatro yaklaşık 4000 kişilik kapasiteye sahiptir ve günümüzde kültürel etkinlikler için de kullanılmaktadır. Ayrıca bölgede kayaya oyulmuş mezarlar, lahitler, sur kalıntıları ve antik yollar da görülebilir. Antiphellos, Kaş merkezden yürüyerek kolayca ulaşılabilecek bir konumdadır ve ziyaretçilere hem tarihi hem doğal güzellikler sunar.

Kral Mezarı

Kaş merkezde, çarşı içinde yürürken aniden karşınıza çıkan Kaş Kral Mezarı, Likya uygarlığından kalma en etkileyici anıtlardan biridir. Genellikle “Aslanlı Lahit” olarak anılan bu tarihi yapı, yaklaşık 2400 yıl öncesine, M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenir. Mezar, tek parça kayadan oyulmuş olup kapağının iki ucunda yer alan aslan kabartmalarıyla dikkat çeker. Üzerindeki Likçe yazıt, günümüzde tam olarak çözülememiştir ve bu da mezara mistik bir hava katmaktadır. Kaş’ın kalbinde, dükkanların ve restoranların arasında yer alan bu lahit, ziyaretçilere zaman yolculuğu yaşatan bir durak niteliğindedir. Hem kolay ulaşılabilirliği hem de görkemli sadeliğiyle mutlaka görülmesi gereken tarihi bir simgedir.